DIASPORA ALBUM MANIFEST
SEQUENCE PT.2
Gizem, sadece bulunacak bir nesne veya cevap olarak deÄŸil aynı zamanda arayış sürecinin kendisinde gizlidir. Gizemin katmanları birer birer çözülürken, her yeni keÅŸif bir öncekinin anlamını daha da derinleÅŸtirir. Ä°nsan, bilinmeyenin büyüsü ile beslenirken, asıl olan arayışın kendisinde gizlenen anlamları keÅŸfetmenin yolculuÄŸunda olmaktır. Belirsizlik bir örtü gibi saklar her sabah doÄŸacak olan güneÅŸi. Perdenin arkasındaki sisi kaldırabildiÄŸinde gerçeklik ortaya çıkıp parlamaya baÅŸlar. Her bulanıklık kendisinden daha parlak olanı saklar. Sabahın ilk ışıkları, bulanık perdeleri delip gerçeÄŸi ortaya çıkarmaya baÅŸladığında, dünya kendi büyüsünü sergilemeye baÅŸlar. Bu aÅŸamada, arayışın kendisi bir sanat haline gelir. Her adım ve her bakış birer fırça darbesi gibi bilinmezliÄŸin tuvaline iÅŸlenir. Bulanıklığın ömrü kendi parıltısı üstünde hayat bulacak kadardır ve her kaybolan parlaklık bulunmak için bir sisin ardına saklanır. Bu sis, belirsizliÄŸin tülüdür ardında neler olduÄŸunu bilmezsin, fakat her adımda bu tül biraz daha aralanır. Buna saplanmak da bir bulanık olma halidir ve yüzeyde parlamaz. Her arayışsa, içinde bir umut barındırır. Umut bulanıklığın ötesindeki berraklığı bulmak için yankısında güç veren bir ışığa tutunur. Çıkılmaz bir çemberin içinde yaptığın bir koÅŸu gibi. Her adımında yeni bir kapı aralanır, her kapının ardında baÅŸka bir labirent paradoksu vardır. Zihnin en karanlık köÅŸelerinde dolaşırken, her adımın yankısı derinlerde kaybolur ve ardından yeni bir yankıyla geri döner. Her dönüÅŸ, seni bilinmezliÄŸin içine, daha da derinlerine çeker. Fakat ilerledikçe ışık artar, biraz daha aydınlanırsın. Bu arayışın büyüsü, asla sona ermeyen bir keÅŸif yolculuÄŸudur her adımda yeni bir dünya, her dönüÅŸte yeni bir evren keÅŸfedersin. Arayışının her anı, bir rüyanın içinde kaybolmuÅŸ gibi hissettirir. MaÄŸara’dan çıkıp ışığa kavuÅŸulan ilk an. Sequence Part 1’in gölgesi A Priori’nin rüyası!
STATUS QUO
Zihnin sessizliÄŸi, bazen içsel bir çığlık kadar yüksek olabilir. YolculuÄŸun dışında kalan sezgisel bir beden, içine atılmak için sabırsız bir ruh taşır. Durmak kadar durulmak için, ve ne kadar yol aldığını görebilmek için açılan gözlerin bakışları sonsuzluÄŸu arar. Beden, sessizlik ve duraÄŸanlık ile beraber bir yolculuÄŸa çıkmıştır. Dingin bir göl gibi durulmuÅŸ bekliyordur. Yansıttığı her ÅŸeyi berrak bir ÅŸekilde görebiliyorken suyu bulandıracak bir taÅŸ atmak içsel dengeyi bozmak, huzuru sarsmak gibidir. Her bir sıçrama, gölün yüzeyinde yankılanan bir çalkantıya dönüÅŸür. Berraklık yerini bulanıklığa bırakır. Taşın suya düÅŸmesiyle beraber yansıyan manzara bozulur. YolculuÄŸun her süreci bir öÄŸretinin bilgeliÄŸi gibi olsa da, onu bulmak için yeterince yol alamadığının farkındalığıyla sarsılır. Yeryüzünde bir ileri bir geri giden ayakların rastgele dansı, yaÅŸamın döngüsünün bir ritmidir. Her adım, her ritim zamanın akışıyla uyumlu bir ÅŸekilde ilerlerken, yaÅŸamın karmaşıklığını ve aslında ne kadar rastgele oluÅŸunu anlatır. Artık zaman, sadece akıp gitmiyor, aynı zamanda derinliklerde anlam kazanıyor ve düÅŸünceler bir koza gibi örüyor yuvasını. Her iplik, yolculuÄŸun bir sürecini taşırken, geçmiÅŸten geleceÄŸe uzanan bir iz bırakıyor. Dingin göl, zamanla ve yavaÅŸça çökmüÅŸ kendi yansımalarında kaybolmuÅŸ gibi. Her bir yansıma, bir anın ölümsüz kalışını hatırlatırken, aynı zamanda sancıları ve sanrıları hatırlatıyor. Sessizlik, bir ağıt gibi kulaktan kulaÄŸa yayılıyor, bekleyiÅŸin içinde.
VACILANDO
Durmaksızın daralan bir yolda ilerlerken bedenin, ruhun için geniÅŸlemenin ne olduÄŸunu öÄŸrenirsin. Uçmak gibi, sonsuz bir yükseliÅŸi her hücrende. Uzaklarda bir nokta halinde görünür yolun sonu, bilinmez bir gerçekliÄŸin içinde. Kıvranışların içinde duran düz bir çizginin sıkıcılığıyla uzlaşıyor sanki tüm yollar. Arayışın içindeki o devinim kök salıyor. Küçücük bir filizin topraktan ayrılıp gün yüzüne çıkışı gibi tüm kaçışlar. Hem topraÄŸa hem gün yüzüne bakan bir varoluÅŸun kaçışı nasıl olabilir?
Bir baÄŸ incecik, seninle dünya arasında. Kopmaya özgü bir baÄŸlılık aslında. Parçalanmak ve birleÅŸmek için bir hücrenin içinde. DüÅŸüncelere dalmış bir çeper etrafında sarılı. Zamandan bağımsız bir gecikmiÅŸlikle. O arayışın içinde kalan illüzyonların keÅŸif aldanışını kimse bilemeyecek oysa. Kaybolurken, kayboluyorlarken tam tersine geniÅŸlemek, bir başına. Yollardan bağımsız bir kayıp olmak, hiç bu kadar sakin ve çabasız olmamıştı. GerçeÄŸe doÄŸru kaybolan bir aidiyet bu, bedeninin simetrisi gibi bir yansıma ve dışına çıktığında bir hayalin.
GerçekliÄŸine bir adım daha uzanmayı öÄŸrendin. Åžimdi bırakmak, tüm tutunuÅŸları. Sırf merdiven senin diye, trabzanlardan kaymayı huy edinemediÄŸin bir yoldasın. Bırakmak ve bulabilmek. Algının anında “an” olmak, olabilmek. Bir okyanusun derinliÄŸinden çıkıp gelebilmek gibi, huzursuz ve umutlu!